Aydın Erel'in notlarından İstanbul

Günün koşturmacası içinde Birhan Keskin'in Penguen 2 şiirindeki gibi "Dürtme içimdeki narı üstümde beyaz gömlek var" sinyalleri verirsiniz. Ama gece olunca ağırlaşır duygular. Hele de o yastığa kafayı koydunuz mu, gün içinde ötelediğiniz duygular boy sırasına dizilmiş bir biçimde karşınıza çıkar. Son günlerde benim sırabaşım Aydın Erel, benim eşsiz dayım, yegane babam. Gittiğinden beri neredeyse her gece aklıma tekrar yazıyorum konuştuklarımızı, yaşadıklarımızı. Benim için meçhule giden bir tren kalktı bu gardan, tam da bugün 2 ay oldu.

Dayım, ben bildim bileli öteye beriye bir şeyler karalardı, son zamanlarda yazdıklarını biliyordum ama eskilerinden bihaberdim. Bunlar takriben 70'li yılların ortalarına tarihlenen, ayrıntıları, sokakları, Şehr-i İstanbul'u, tarihi ve yaşamı seven bir adamın notlarından buraya düşenler. 

"Bugün günlerden Cumartesi. Epeydir uğramadığım Beyoğlu'nda bir tur attık arkadaşla. Ağa Camii'nin önünden, Dünya - Fitaş pasajına girip çıkarak, Saray Pastanesi'nin burma baklavalarını vitrin gerisinden - içeride eski günlerin havası yoktu - seyredip, daldık bir sinemaya.

Emek sinemasına giden yol ağzında, o elindeki halkaya üfleyip, havaya balonlar savuran "ajan" sanlısı yoktu artık. Karıncaezmez Şevki de görünmüyordu sarı - kırmızı reklam panolarının önünde. Sinemadan çıkınca pasaja uğrayıp, birer bira yuvarladık midye tavayla. Ben mi, sahi ben de doçent oldum bu arada.."



"Üsküdar her zaman usludur ama bugün azıcık kanı kaynıyor gibi geldi bana. Yaşıyor, mutlu mutlu gülümsüyor, iskelesine yanaşan vapurları kollarını açıp kucaklıyormuş gibi."
Ortaköy Camii'nin hemen yanındaki kahvede "Kasım Baba"nın az önce getirdiği birayı yudumluyorum. Yıllardır burada garsonluk yapıp, fırsat buldukça  müşterilerini kazıklamaktan kendini alamayan ak saçlı, dinç, masadan masaya koşturan bu adamın ismini yan masadan öğrendim. Biri şarkıcı, diğer ikisi de yaptıkları çalgı taklidi ve tuttukları ritmden anladığım kadarıyla orgçu ve baterist olan genç müzisyenler bunlar. Boğaz kıyısında hem biralarını içiyor hem de repertuarlarına kattıkları yeni şarkıların provasını yapıyorlar. Çevre masalara aldırdıkları yok, zaten kimseler de şikayetçi değil bu bedava konserden. Giderken teşekkür etmeli onlara.

Tek başıma oturduğum masayı bir bardak çay için işgal etmenin ayıp olacağını düşündüğümden ve içimi ısıtan güneşin hararetini söndürebilmek için bira ısmarladım. Aslında çayı da iyi olur bu kahvenin. Her gemi geçişinde kıyıya kadar uzanan dalgalar duvara çarpıp kırıldıktan sonra serin bir duş yaptırır kenarda oturanlara. Hele o büyük Rus gemileri geçince çoğunu geriye kaçırtacak kadar büyük dalgalar oluşur."

0 yorum :