Hayatımız!

İtalyan yönetmen Daniele Luchetti'nin 2007 yılında çektiği Mio Fratello E Figlio Unico (Abim Evin Tek Çocuğu) sanırım izlediğim ilk filmiydi. Senaryo, kurgu, müzik ve oyunculuklarla sevdirmişti bana kendini. O günlerde şöyle demişim film hakkında:

"İtalya, 70'li yıllar, siyasi görüşleri birbirinden zıt iki erkek kardeş...Daniele Luchetti imzalı İtalyan sinemasının yeni örneklerinden, trailerinda Nada'nın Ma che freddo fa adlı güzelim şarkısı kullanılmış. Filmekimi 2007 kapsamında izlenilebilir."

Yahu yıllar ne çabuk geçiyor... Bugün izlediklerimden biri de, Luchetti'nin 2010 yılında çektiği -yani son filmi- La nostra vita (Hayatımız) adlı filmiydi. Film, gerçek bir dram. "Gerçek"ten kastım, özellikle gözleri yaşlandırmaktan kaçınan tarzda. Hani Çağan Irmak'ın Babam ve Oğlum'u gibi değil. (Kendi benzetmeme kendim çok güldüm tam da burada.) Filmde, öyle ağır yaralar açılırken, duygu sömürüsü hiç yok. Hayatta en sevmediğim unsur olan demogoji, sinemada da karşıma çıkarsa o filmi hiç affetmem. İşte, La nostra vita'da demogoji yoktu, ilkin bunu çok sevdim. Analoji yaparak, işçi sınıfından bir ailenin hayatlarına tanık olduk. Filmin merkez müziği olan bir şarkı vardı, sanırım İtalya'da popüler bir şarkıymış. Filmin esas adamı Cloudio'yu canlandıran ve film boyunca nereden tanıdığımı (hangi filmden) anımsayamadığım Elio Germano'nun Cannes'da bu rolüyle en iyi erkek ödülü kaptığını aslında Biutiful'daki rolüyle Javier Bardem ile paylaştığını da belirtmem lazım. İyiydi vesselam...

İşte bir sahne vardı ki, orada tutamadım kendimi. Filmin esas adamı Claudio'nun malum yerde Anima fragile şarkısını söylediği an. Bir acı bu kadar iyi ifade edilebilirdi. Filmlerde bazı sahneler hep bir şeyleri anımsatır ya hani, bazen bir müzik, bazen bir roman, bazen bir ses. İşte filmin o anında Birhan Keskin'in Enstrümental şiiri geldi ve yerini aldı bende...

Enstrümental

Aksın, içimde bir nehir gibi
Dolanan keder
Unuttuğum, unutmaya çalıştığım ne varsa
Bende durmasın
İçimde öyle çok ki, her gidenden
biriktirdiğim melekler

zaman insafsızlık etmese
kederin oyduğu tarafımı sana getirsem
kalem beni tutmasa, anlatsam sana
siyah, simsiyah bir engerektir zaman
ve kış neler eder insana
nasıl yarım bırakır, ayırır parçalara
sense kışı yaşamadın daha

reddettim bütün kesinlikleri
kalbim bu hayale bir daha inansın diye
siyah... değişmiyor,
siyah hala nehir içimde
ve kalbim anlamıyor
adalet yok, niye?

Yıktığım, atladığım, söndürdüğüm
Bir yangın yerindeyim
İçimde sadece, dediğim gibi
Her gidenden biriktirdiğim melekler
Kalbimin üstünde bir daha hançer

0 yorum :