Oğullar ve Rencide Ruhlar

Geçtiğimiz günlerde uzun süredir okumak istediğim ilk Alper Canıgüz kitabını okumaya başladım: Oğullar ve Rencide Ruhlar

Son günler öyle yoğundu ki, zamanı durdurup kitap ve benim arama kimsenin girmesini dahi istemedim. Kitaba daldıkça hele de son bölümlere yaklaştıkça istemsizce hüzünlendirmeye başladı beni, hiç bitmesin istersiniz ya hani. Fakat "zaman bir su gibi akıp gidiyordu. kitabı bitireli 1 gün, okumayı öğreneli takriben 25 yıl olmuştu. ikisi de dün gibiydi oysa..."


Önce Emrah Serbes'den Erken Kaybedenler üstüne Alper Canıgüz'den Oğullar ve Rencide Ruhlar artık üstüne ne gelecek şimdi bilmiyorum ama her iki kitapta da erkek çocuklarının hikayelerine dalmak pek bir şahaneydi. Oedipus kompleksi konusunda aklıma takılan soruları da okuya okuya gidermiş oldum. :) Özellikle şunu söylemeliyim ki, ben bir kitabı okurken bu kadar gülmemiştim hatta bir ara kahkaha bile atmış olabilirim o derece.

Kitap hakkında çok şey yazabilirim ama kitabı okumayanlar için küçük bir yem atmaktan öteye gitmek istemiyorum ve burada kesiyorum, okumanız kahkahalı ola!

Shostakovich ve Handel dinleyip, Nietzsche, Oğuz Atay ve Dostoyevski okuyan romanın ana karakteri Alper Kamu şimdi size biraz kendisinden bahsetsin:

"Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar.
 

Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışardaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum.
Hayatımdaki tek iyi şey artık anaokuluna gitmek zorunda olmayışımdı. Zarardan kâr. Uzun süre annem ile babama anaokulunun bana göre bir yer olmadığını anlatmaya çalışmıştım aslında. Bütün rasyonel dayanaklarıyla. Hiçbir işe yaramamıştı maalesef. İlla ki uykumda kan ter içinde tepinmek, servis minübüsü kapıya geldiğinde küçük çaplı bir sinir krizi geçirmek gibi yöntemlere başvurmam gerekecekti derdimi anlamaları için. Kepazelik. İnsanı kendinden utandırıyorlardı."

6 yorum :

janis dedi ki...

blog'unda bu kitabı görür görmez, son okuduğum kitabında bitmesi dolayısıyla, öğle arasında koştum aldım :)

akşam eve dönüş yolculuğunu iple çekiyorum şu an kitaba başlamak için :)

naçizane bir sonraki kitabın için önerim : "calvino - görünmez kentler" güzel küçük bir görünmez dünya yolculuğu kitabı :)

euphrates dedi ki...

Harika Janis. Çok keyif alacağına şimdiden eminim. :) Yazıyorum bir kenara Calvino'yu, sıradakiler bir bitsin hele...

janis dedi ki...

“Alper Kamu içimizden biri!!!” diye klişe bir yorum kitap hakkında fikir beyan etmek gerçekten imkansız :)
Zira daha önce okuduğum, psikoloji, polisiye ya da roman’lardan hiçbirine zerrece benzemeyen bambaşka bir kurgusu ve hikayesi var. Bazı bölümlerini öyle çok sevdim ki, tekrar okudum.
Çok kıymetli Alper Kamu’yu tanıyınca, 5 yaşında anaokuluna gönderilip kaç tane çocuğun içindeki Alper Kamu’nun yok edildiğini düşündüm.
Ancak, sanırım bu saçma bir düşünce bu kitap için. Çünkü bundan ibaret değil hikaye ve elbette konu edilende bu değil...
Ah canım Alper Kamu’m birde duygusal, birde romantik... Nasıl bir olgunlukla bağladı hikayeyi, okuyunuz görünüz :)

Özetle, nasıl başladı nasıl bitti kitap bilmiyorum ama, Tatlı Rüyalar ve Gizliajans’ı da hemen okuyacağım ilgi ve merakla. Eh elbette herkesede tavsiye edeceğim :)

Teşekkürler Burcu, çok teşekkürler!

zero dedi ki...

Bayılırım Alper Canıgüz'e. Daha sık yazsa diye kapısına dayanasım, psikolojik baskıya maruz bırakasım, gerekirse yakasına yapışasım var. Okumadıysan diğer iki romanını da tavsiye ederim, muhteşemdirler.

euphrates dedi ki...

Hahaha, kapısına dayandığında benden de selam söyle. ;) Okudum ama Alper Kamu'nun yeri ayrıdır bende. :)
Zero, yıllar önce yolda kaybettiğim kardeşim sen olabilir misin? :))

zero dedi ki...

Haha yemin ederim benzer bir şeyi düşünmediysem:))