Dön-gel'de Başlayan Yoldaşlığa

Geçen çarşamba mesai sonu trafiğine malum yağmurlar da eklenince, şöyle bir yola bakıp "yürüüüü" dedim kendime. Bu sefer yalnızdım, yalnız olunca insan bir nebze daha dikkatli algılıyor kendini ve etrafını. Aynı yolu çok kez yürüseniz de, kendinize dair daha incelikli ayrıntılar görüyor ve kaydediyorsunuz.

Sahile ulaştım, Dolmabahçe'ye geldiğimde denizin yanında-yamacında olmam gerektiğini ruhum çığırıyordu. Kıyıya geçtim, daldım manzaraya kafamda türlü güzellikler vardı, perçinledi manzara. İşte o kara bulutlar, onların denize yansıması ve esintinin etkileriyle ruhumu doyurdum o manzarada. Oysa takriben yarım saat önce, kısa bir süre de olsa dostumla görüşüp, onunla sohbet etmiştik ben yola çıkmadan önce. Cümleler dolu dolu, gözlerimiz pırıl pırıldı. O an işte dedim: "Kafamdaki güzelliklerim, bunun etkisinde olumuş olmalı, salt manzara olamaz."

Dostluk, ne güzel bir kelime değil mi? Sizleri bilmem ama ben çok şanslıyım. Kelimeyi tam manasında hayatımda yaşıyorum. Yol-daşlık, arka-daşlık olgularının yıllarca ve yollarca süregelişinin tam merkezinde duruyorum. Döngel'de başlıyor yoldaşlığımız... Mutluyum, huzurluyum. Zaman az ama bu az zamanı da yoldaşlarınla dolu dolu yaşamak mutlulukların en güzeli değil mi?

Sonbahar'ı sevdiğim kadar, gri havaları severim. İşte geçen hafta da Eylül günlerini yaşadık adeta. O akşam Beşiktaş'a gelirken çınar yapraklarının yerde halı olduğunu görsem Sonbahar'ı yaşadığıma emin olabilirdim. Neyse bu havaları sevmeyenler evet siz fazla dertlenmeyin, "ilk" olanı da gelir yakında, güneş yüzünü yakında ısıta ısıta gösterir. :)

Pilli Bebek grubunun Eylül Akşamı'nda tam da dediği gibi: Yürüyorsun. yürüyorsun. yürüyorsun. Şimdi o çarşamba akşamını tekrar anımsamak adına bu sefer benim için geliyor. :)

0 yorum :