Sing The Truth

Sing The Truth: 2008 yılında 15. İstanbul Caz Festivali'nde İstanbul'da da birincisi yapılan dünya çapında bir proje. O konserde Dee Dee Bridgewater, Stacey Kent, Raul Midon ve Sibel Köse, Nina Simone şarkıları şöylemişti. Yer: Sepetçiler Kasrı, tepede martılar...

Aslında projenin hikayesi 2004- 2005 yıllarına değin gidiyor ve hatta yukarıda ismi geçen benim asi hüzün kraliçem Nina Simone'nin ölümünden sonra şekilleniyor. Farklı müzikal renkleri, insan haklarını, kadın olmanın güçlüklerini seslendiren bir proje bir bakıma da.

Bu yıl 18. İstanbul Caz Festivali programı açıklandığında sanırım beni en çok heyecanlandıran konser, şimdi bahsedeceğim bu projenin ikinci ayağıydı.  Sahnede sesleriyle Angelique Kidjo, Dianne Reeves ve Lizz Wright'in olacağını okuyunca heyecanlanmamak elde değildi. Miriam Makeba, Abbey Lincoln ve Odetta, Tracy Chapman ve Aretha Franklin şarkılarının izinde Afro-Amerikan kadın vokal kültürünü yaşatacaklardı.


12 Temmuz akşamı Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda gerçekleşen bu üç harika kadının konserini kaçıranlar için gerçekten üzgünüm. Bu konserin iyi videolarını bulamadım lakin, bu proje turnede olduğundan burada söyledikleri şarkıların bir kısmını başka ülkelerdeki konserlerinden bularak bu yazıda az da olsa yaşatmaya çalışacağım bakalım. :)

Girişte tıpkı  Montreal 'de olduğu gibi Hey Soul Sister ile başlayan konser, doğaçlamaların ardından Lizz Wright'in solosuyla devam etti.



Sonrasında harika bir diğer kadın Dianne Reeves. Bence onun içinde Aretna ve Nina saklı, bir o kadar da onlar kadar eğlenceli bir kadın. Lakin kimse eğlence konusunda sanırım Angelique Kidjo'nun eline su dökemez. O nasıl bir enerjidir, bitirim atom karınca! Sahnede dans ederken o nasıl bir enerji fışkırmasıdır. Afrika topraklarından Benin'den çıkan Angelique tüm seyircileri dans ettirmekle kalmadı, kalktı aramıza gelip bizlerle dans etti, kodaman amcaları bile yerlerinden kaldırdı.

Konserdeyken şunu düşündüm: Bu üç muhteşem ve doğal kadınla dans etmek, eğlenmek, şarkı söylemek ne keyifli olurdu. İnanın bir ara sahnede onlarla dans ettiğimi dahi düşündüm, tıpkı bizim kızlarla dans ettiğimiz gibi...

Dianne Reeves aldı mikrofonu eline, Endangered Species'i söyledi ya.
Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'da benden başka tüyleri diken diken olan ben yüzlerce kişiyi hissettim.

"...I am a woman I exist
I shake my fist but not my hips
My skin is dark my body is strong
I sign of rebirth no victim's song"

Bu üç harika kadın konser sırasında kendi hayatlarını anlattı bize. Hatta kendi hayatlarından sonra başka kadınların hayatlarından söz etti, başka kadınların hayatlarına da "kalpten" dokundu!
Tam da bu kadın hikayelerinden bahserken, tüm konser beklediğim Nina Simone'nun muhteşem şarkısı Four Women seslendirilmese de, buyrun aynı projenin başka bir ayağından bir video. Sözleri merak ediyorsanız, buraya yazmışım çok daha önce.


Şimdi final zamanı Mama Africa! Angelique Kidjo işte İstanbul'u tıpkı bu videoda olduğu gibi dans ettirip Mamma Africa'yı hep bir ağızdan söyletti.

Konserde de tıpkı dediği gibi: "Music is an impressive language, Music has no colour, has no boundaries, has no nationality..."

Müzik, etkileyici bir dildir, rengi yoktur, sınırları yoktur, milliyeti yoktur!

0 yorum :