Bir kedi, Bir heykel ve 90'lar


Yüksek Lisans sevdamın ALES ayağında şifre sorunu yaşayınca, dün sabah işe gelmeden önce Mimar Sinan Üniversitesi'ne uğradım, hani Fındıklı'da olan canım binaya. Bina erken saatleri olduğundan bomboştu, bana merdivenlerde arkadaşlık eden bu patili dışında pek canlıya rastlamadım. Bu patili de heykeller arasında öyle gizemli öyle kendinden emin dolanıyordu ki, fotoğraflamadan geçemedim.



Bu fotoğraf, bu bina beni 90'lara götürdü desem, kısacası anı kolleksiyonumdan dün 90'lar çıktı işte. İlk aşklar, tiyatro yılları, uzun kadife pardesüm, anneannemden annemden aşırdığım kıyafetlerden tasarladığım Grunge zamanları, Seattle gruplarından şarkılar, sözler, Alkazar sineması, Fındıklı'da içilen biralar vs. derken dün tüm gün 90'lar dinledim. Güzeldi o zamanlar, çok da iyi gruplar dinlemiş, ruhumuzu doyurmuştuk.

İşte benim playlistimden düşen Runaway Train ile hepimize güneşli cumalar...





5 yorum :

Bora dedi ki...

Geçmişi hoş bir sıcaklıkla anma dürtüsü biraz ürpertiyor beni nedense. Daha tam çözümleyemedim ama yanlış bir şey gibi geliyor bana: Sanki hep ileri bakmak gerekiyor, köksüz, yersiz, yurtsuz, hareket halinde...

euphrates dedi ki...

Ben şimdi MÖ. 3000 yılını da anardım ama çok geçmiş olur ;) Hep ileri bakıyoruz elbette, amma velakin geçmiş geleceğin betasıdır ;)

Blogger Bolat dedi ki...

Umarım başarlı olursun yüksek lisansta. Dünyaya yeniden gelsem Mimar Sinan Güzel Sanatlar'da okumak isterdim :)

euphrates dedi ki...

Teşekkürler Bolat. Yalnkz sen sanki dünyadasın, çok mu geç sanki?

Blogger Bolat dedi ki...

Hahhaaa çok haklısın ama bende o yetenek yok sele kapılmış kütük gibiyim :))