3 Yıl Aradan Sonra: Merhaba

"Merhaba"nın Farsça anlamını ilk öğrendiğimde çok etkilemişti: "Benden size zarar gelmez"
Bu satırları okuyan ey dost, merhaba!

Takriben 3 yıl önce yazdıktan sonra niye yazmadın demezler mi, derler tabii (Ben hep dedim.) Geçen gün sosyal medya hesaplarımdan paylaştığım gibi, blog yazmayı, aslında yazmayı öyle özlemişim ki. İstanbul'da ara ara yoklayan bu duygu kaostan, ofis hayatından uzaktan olduğum, yeni şeyler keşfettiğim şu günlerde iyiden iyiye depreşti.

Eskiler bilir, İstanbul daha İstanbul, sinema salonlarımız hala bildiğimiz yerinde, tiyatro sahnelerimiz daha çokken epey yazardım. Sonra İstanbul değişti, tam Wordpress'e dönüştüreyim derken dijital dünya sosyal medyaya kaydı ve blog yazmak külfet geldi. Hoş bunda "esnek" çalışma şartlarımız da etkiliydi ama elbet yazılabilirdi. Yazacaktım ama yeni bir platform mu derken, sizin de yorumlarınızı da arkama alarak, eskiler iyidir dedim ve İstanbul Gezentisi'nin tozunu almaya geldim...

Az önce düşündüm de, ne çok şey olmuş geçen bu yıllarda. Birini yazsam, diğeri eksik kalır... İş değiştirdim, sektörün başka cephesinde, başka başka şeyler öğrendim. Bildiklerimi unuttum, unuttuklarımı yeniden öğrendim. Çok yoğun, hayatımın belki de mesleki anlamda duygu durumu en kaotik olduğu devri kapadım. Hayatıma harika insanlar girdi, dostlarım & kardeşlerim çoğaldı. Ne mutlu, pek çok mutlu...

Bu süre zarfında daha az okuyabilsem de, gönlümü titreten muhteşem öyküler, romanlar okudum. Eh, idare edenleri unuttum gitti bile... Filmler izledim, izleyemedim. Hele geçen yıl festivale doğru düzgün gidemedim. Yıllık izninden bile kullanıp 40-50 filmi izleyen ben bile, Beyoğlu'ndan, sinema salonlarından ürken biri olmuştum, iş yaşantısı da bu ürkekliği belki de zamansızlıkla kamçıladı. Sergiler gezdim, gezemedim. (Çatalhöyük hala aklımdasın!)

Yeni yerler gördüm, yeni ülkeler keşfettim. Daha uzak coğrafyaları da görme arzusuyla doldum, taştım. Hepimiz gibi arada sağlığımı kaybettin, sonra tekrar buldum. Çok üzüldüm, çok çok sevindim. Ağladım, güldüm ve geçti günler. Ağaçlar tomurcuklandı, yapraklar yeşillendi, yapraklar döküldü ve yine geçti günler... Vedalar ettim: en güzeli de sigaraya!



Şimdilerde ise, yol arkadaşımla yeni bir ülkede yaşamımızı devam ettiriyoruz. Yeni ülkeye adapte olmak, yeni bir dil, yeni bir düzen derken gün öyle dolu dolu geçiyor ki, her gün yepyeni şeyler öğreniyorum. Ah bir de sevdiklerine hasret olmasa...

Ben buraya geleli 3 hafta olmuş, dün akşam hesapladım da, kabaca 260 km. yürümüşüm. Dün 2 kişinin yol sorması ondan herhalde. Kıssadan hisse, hep dediğim gibi yürümeye övgüler yetmez: Yalnızsan kendini, yalnız değilsen yanındakini, yenisiysen de şehri/ülkeyi tanırsın.

Yürüyünüz!