Haydarpaşa Yangını

 

Söylenecek çok söz var ama Erdoğan bunu 26 Ocak 2008’de zaten söylemiş:

“Bugün bir Haydarpaşaport yatırımı gerçeklemiş olsaydı oraya yapılacak yatırım 5 milyar dolardı. Biz bunu yapmak istiyoruz. Ama birileri gelip önümüzde duruyor.”

Sizin de içiniz yanmadı mı?

                                                           Fotoğraflar: Haldun Aras

Rumeli Kavağı

Geçtiğimiz bayram tatilinde daha kimseler evinden çıkmadan Rumeli Kavağı'na gittik. Rumeli Kavağı, her daim Anadolu Kavağı'nın aksine daha tenhadır. Oradayken Karadeniz kıyı kasabası görüntüsünü hep hissetmişimdir ki, kahvelerin bolluğu da bu hissiyatımı destekler çoklukta. Gençli yaşlı erkekler kahvelerde sohbet, oyun eşiliğinde zaman öldürmekte.

Kavakların olmazsa olmazı olan deniz ürünleri her tarafta, gerek balık satan tablalar, gerek balık lokantaları, midyeciler etrafı sarmış durumda, isteyene ekmek arası, isteyene tabakta... Balık olan yerde ne vardır?  Pek tabii boy boy kediler, bu gezide de yine çok kedi sevdim.


Rumeli Kavağı'nın en sevdiğim manzaralarından biri de Anadolu Kavağı'ndan tırmanarak ulaşılan Yoros Kalesi. Doğu Roma mimari eseri olan yapı, imparatorluğun çüküşünden sonra Cenevizliler tarafından da kullanılır, sonrası da malumunuz. Şu an ne durumda bilmiyorum ama son ziyaretimdeki atıl ve çöplük durumu beni çok üzmüştü.

İstanbul Boğazı'nın en kuzeyinden haberler böyle, gezentinin başka bir seferinde görüşmek dileğiyle.

Yürümeye övgüler yetmez

Farkındayım, bu İstanbul gezentisi, üç aydır blog konusunda tembellik ediyor. Yine geziyor, görüyor, not ediyor ama buraya yazmak konusunda dedikleri gibi sınıfta kaldı. Son haftalarda pazar günleri trekkinglere gidip İstanbul'u diğer İstanbullulara bıraksa da, Rumeli Feneri'nde keyif yapmak, sergilerde dolaşmak, müzelerin takipçisi olmak asli görevi. Gezentiler, yerinde duramayan insanlardır. Çok uykuyu sevmezler, erken kalkıp yol alan, yollara - yürümeye övgüler sıralayanlardır.  Doğada trekkinge, İstanbul'da asfalt trekkingine bayılırlar. Son dönemde İstanbul'a yakın güzergahlarda yürüdüm. Evvelki haftalarda Geyve dolaylarındaki rotalarda, geçen hafta da Gebze dolayları, bu hafta da İznik var. Bakalım, yürüşler sonunda bu yıl kaç km. yapacağım? :)

Yürürken insanın kendini sınaması, kendini bir bakıma doğaya teslim etmesi, bol oksijen, bol yeşilin insana kattığı enerji bir başka. Ayrıca karşınıza çıkan kocayemişleri, böğürtlenleri yemek de hediyesi.

Bu yazı bloga tekrar ısınma yazısıydı. Her yürüyüşümde andığım, her defasında nefesini hissettiğim biriciğim Aydın Erel'i, ben çocukken gezdiği yerleri anlatan heyecanıyla her defasında hatırlıyor ve huzurlarınızda anıyorum. Onu çok özlüyorum.



Mısır Apartmanı'ndan Sabah


Mesaiye yeni başlamıştık, sigara içmek için balkona çıktığımızda bu manzaraya hayran olduk. Bulutlar, ışık süzmeleri, renklerin karışımı... Neyse efendim, çektik bir fotoğraf pek tabii komşu St. Antuan Kilisesi'nin bir bölümü de kadraja girebildi. İstanbul'un sabahları da pek güzel oluyor canım.