Şu aralar tek beklentim bahar aylarının başlaması, günlerin uzaması akabinde işten çıktığımda karanlık olmaması. İş - ev arası sokaklarda daha çok vakit geçirmek, daha çok şey görüp hafızada kayıt altına almak.
Bir diğer beklentim de Harun'un -Behzat Ç. izleyenler bilir- dediği gibi birinin karşısına geçip: "Ben senin için sabahtan akşama kadar past continuous tense çalıştım." demek. Ve hatta bununla da kalmayıp üstüne "ben senin için past perfect continuous tense bile çalıştım." diyebilmek. Şaka bir yana şu had beengilleri hiç sevememişimdir hani. Lakin nefretimin üstüne gidip bugünden itibaren çalışmaya başlıyorum. Belki de bakarsınız, biraz daha ilerletip blogu da İngilizce yazarım.
Bu yazımızın da bir görseli olsun istedim, bunun için eski klasörlerin tozunu aldım. İşte vakt-i zamanında Rahmi Koç Müzesi'nde böyle alık alık havalara bakarken çekilen bu fotoğrafı buldum ve bu yazıya uygun gördüm. Fotoğraf ile bu yazının bağlantısı ne demeyin, otobüse bakın ve aşağıdaki şarkıyı dinleyin.
Bu şarkı arkadaşım Can için geliyor. Profesör Can, sen mi bize hep şarkı öğreteceksin?
İşte bu nadide şarkı Seinfeld'i de çok etkilemiş.
Onun sesinden dinliyoruz: The Wheels on the Bus
The wheels on the bus go
round and round
round and round
round and round
the wheels on the bus go
round and round
all day long...
round and round
round and round
round and round
the wheels on the bus go
round and round
all day long...
2 yorum :
Bilirim, o uykusuzlukları. Güzel uyu güneş yüzlü, hüzün gözlü.
Yüzündeki güneşe amenna ancak gözün hüznüne itirazım var!
Yorum Gönder